T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
ISPARTA / MERKEZ - Şehit Ferhat Çiftçi İlkokulu

Haberler

Ara

İLETİŞİM NEDİR?

İletişim, en kısa tanımıyla iki kişi arasındaki mesaj alışverişidir. Bu klasik tanımın devamında iletişimin günlük hayatımızın tamamını oluşturan, insanlar arasındaki karşılıklı anlam alış verişini kapsayan bir süreç olduğunu görmekteyiz. Gerçekten de günlük hayatımızın neredeyse tamamı, doğru ya da yanlış oluşturduğumuz ilişkiler bütünüdür. Bu yüzden de iletişim sorunları ve iletişim becerileri konusunda ciddi çalışmalar yapıldığını görmekteyiz.

Bu çalışmalar kapsamında; "bilgi üretme -aktarmaanlamlandırma" süreci olan iletişimin pek çok etkinliği kapsadığı bir gerçektir.

 

ÇOCUĞUMLA NASIL ETKİLİ İLETİŞİM KURABİLİRİM?

• Çocuklarınızı dinleyin.

Meşgulseniz, başınız ağrıyorsa ya da aklınız başka bir şeyle meşgulse bunu çocuğunuza ifade edin; onu dinliyor gibi yapmayın. Ona; '´Şimdi meşgulüm; ama biraz sonra seni dinleyeceğim" deyin. Dinlediğinizi göstermek için mutlaka göz teması kurun, baş sallayın, soru sorun ve fikrinizi belirtin.

• Sorunlarını kendi kendine çözmesi konusunda teşvik edin.

Çocuğunuzun bağımsız bir birey olabilmesi için, kendini eğlendirmesine, sakinleştirebilmesine, üzüntüyle baş etmesine, sıkıntısını gidermesine izin verin. Bütün bunları siz onun için yaparsanız, bu duygularla baş etmeyi öğrenemez ve ömür boyu başka insanlarla bağımlı kalır. Sorumluluğunu alması konusunda çocuğunuzu teşvik edin.

• Duygularını dinlemeyi, tanımayı öğretin.

Ona, duyguların zenginliğini anlatın. Duygularını tanımasına yardımcı olun. Öfke, kıskançlık, yetersizlik, hayal kırıklığı, özlem gibi duygular; heyecan, sevinç, sevgi, aşk, gurur gibi duygular yaşanabileceğini anlatın. Başkalarının duygularına değer vermesini öğretin. Hayattan ne istediğini bilen bir birey olması konusunda onu yetiştirin. Gerektiğinde ağlayabilsin ve çıkış yolunu o bulsun. Bu aşamada yanında olduğunuzu hissettirin.

• Olumlu disiplini kullanın.

Davranışlarını değiştirmek için ceza sisteminden çok ödül sistemini kullanın. Cezalandırılmış çocuklar, cesareti kırılmış; kendilerine güvenmeyen çocuklardır. Ceza verilmesi gereken durumlar da olabilir. Ama bunu, çocuğunuzun gururunu kırmadan yapın, başkalarının yanında eleştirmemeye özen gösterin, onun doğru ve güzel yaptığı davranışları gördüğünüzü ve beğendiğinizi anlatın.

• Olumlu davranışlarını görün.

Çocuğunuzun başarılarını, olumlu davranışlarını gördüğünüzü gösterin. Örneğin, bir çocuk ağladığında annesinden ilgi görüyorsa, bu yöntemi kullanmaya devam edebilir. Aynı şekilde, okuldan geldiğinde elini yıkadığı zaman annesi bu davranışını övüyorsa, ilgiyi sürdürmek için bu olumlu davranışa devam edecektir. Olumlu davranışlarını görürseniz, gördüğünüzü ona gösterir veya hissettirirseniz bu davranışları yeniden yapacaktır.

• Kurallarınızda ve ilişkilerinizde devamlılık gösterin.

Gerekli olduğuna inandığınız bir kısıtlamayı, çocuğunuzun 'yalvarmalarıyla´ değiştirmeyin. Kuralların devamlılığı olmalıdır, yoksa çocuğunuz kurallarınızı hiç ciddiye almaz. Gerektiği durumlarda siz kendi koyduğunuz kuralları, çocuğunuzla konuşarak değiştirebilirsiniz; kendi koyduğunuz kuralların esiri olmayın. Gerektiğinde değiştirin. Bu durumun neden gerektiğini ona açıklayın.

• Yaşamını planlayın.

Çocuk gün içinde ne yapacağını bilsin. Çocuk ne zaman yemek yiyeceğini, ne kadar TV seyretmeye izinli olduğunu, ne zaman yatması gerektiğini bilsin. Ama bu programı birlikte hazırlamaya özen gösterin.

• Birlikte olduğunuz zamanı kaliteli hale getirin.

Çocuklarınızla zaman geçirin, onlarla oynayın, konuşun, spor yapın, yemek yiyin. Unutmayın, çocuklar sizinle zaman harcarken, sizi örnek alarak yeni ve doğru davranışlar öğreneceklerdir.

• Sorumluluk verin.

Yaşına uygun görevler verin, onların sorumlulukları olsun. Örneğin, 10 yaşındaki bir çocuk ödevlerini zamanında yapabilmeli, yatağını toplayabilmeli, sofranın toplanmasına yardım edebilmelidir. Diş fırçalamak, el yıkamak, çantasını hazırlamak ve son kontrollerini yapmak onun görevleridir.

• Ahlaki kuralları öğretin.

Dürüstlük, saygı, nezaket gibi kavramları aile ortamında kullanarak örnekler vererek hikâyeler anlatarak öğretin. Bu kavramları, tutarlılık ve devamlılıkla pekiştirin. Örneğin, yalan söylemenin yanlış olduğunu öğretmek istiyorsanız, onların yanında yalan söylemeyin. Unutmayın, ahlaklı insan olmanın tohumları önce aile ortamında atılır. Onun yanında yalan söylemek zorunda kaldıysanız bu durumun ne anlama geldiğini ona açıklayın.

• İlgi ve sevgi göstermekten kaçınmayın.

Sevginizi söylemekten ve göstermekten kaçınmayın. Araştırmalara göre, her gün sevgi gören çocuklar daha az stres hormonu salgılıyor ve huzursuz olduklarında stres reaksiyonları ile daha kolay baş edebiliyorlar.

• Güven verin.

Size güvenebileceğini bilsin. Sözlerinizi tutun, tutamayacağınız sözler vermeyin. Onu koşulsuz sevdiğinizi anlatın, çaresiz kaldığında, hata yaptığında, kendisini yalnız hissettiğinde güveneceği kişinin anne-babası olduğunu anlatın, sizin de ona güvendiğinizi gösterin. Tatsız durumları da size anlatmaktan kaçınmamasını sağlayın, hoşgörü gösterin, espri yapın. Hoşgörüyü ve espriyi ilişkilerinizde kullanın.

• Meraklı olmasını teşvik edin.

Okumanın, merakın onun için ne kadar faydalı olduğunu tahmin edemezsiniz. Birlikte kaliteli zaman geçirmeye özen gösterin, fıkralar anlatın, şiir yazın, yarışmalar yapın, oyunlar oynayın.

• Kendinize değer verin.

İyi anne-baba olabilmek için sizin de huzurlu ve mutlu olmanız şarttır. Mutlu yetişkinler çocuklarına, iyi örnek olurlar. Hobilerinize zaman ayırın, birbirinize değer verdiğinizi gösterin, sevgi ve saygı gördüklerinde onlar da mutlu olacak ve sizi taklit edeceklerdir.

 

ÇOCUKLAR NE İSTER?

1-Sevgi ister: Çocuklar sevildiklerini bilmek isterler. Sevildiklerini onlara her fırsatta söyleyin ve anlatın. Çocuklar yakın çevrelerinin ve ebeveynlerinin uyum içinde olmalarını isterler. Siz yetişkin kişiler olarak eşinizle anlaşamayabilirsiniz. Çocuklar ailede uyum olmazsa yaşamlarını devam ettiremeyeceklerini, aç kalacaklarını düşünürler. Çocuklar hiçbir durumda ailelerinin uyumsuzluk yaşamasını istemezler, böyle bir duruma katlanamazlar.

Aileler çocuklarının yanında birbirlerini incitecek şekilde tartışmamalıdırlar. Uyum problemlerini öncelikle kendileri çözmelidirler. Bu tür problemleri çözmek, onların sorumluluğundadır.

2-Eşitlik isterler: Çocuklar ailedeki herkesin eşit hakları olmasını ve söz hakkı isterler. Kardeşler arasında eşitlik isterler. Kız ve erkek çocukları arasında değer farklılıkları olmasın isterler. Her çocuğun yetenekleri farklıdır. Çocuktan her şeyi en iyi yapması beklenmemelidir.

3-Cevap ister: Sordukları soruları atlamayın, vereceğiniz her bir cevap onlar için çok önemlidir.

4-Kabul görmek ister: Çocuklar annelerinden ve babalarından onların var olmalarından dolayı mutlu olduklarını görmek isterler. Değerli olduklarının hissettirilmesini isterler.

5- Çocuklar anlayış ister: Anne-babaları onları anlamayı çalışmalı, bir hata yaptıklarında mutlaka önce yaptıklarının nedenlerini düşünmelidirler. Öncelikle onları dinlemelidirler.

6- Çocuklar arkadaşlık ister: Gerektiği zaman anne-babasıyla arkadaş olmak ister. Anne-baba sadece çocuklarıyla değil; onların arkadaşlarıyla da ilişki içinde olmalıdırlar, onları tanımalı ve yakın olabilmelidirler.

7- Çocuklar yakınlık ister: Sıkıntılarını sizlerle paylaşmaları, yanlışlarını bile sizlerle konuşabilmeleri, tamamen sizin onlara göstereceğiniz yakınlık sonucu mümkün olur.

9- Çocuklar ciddiye alınmak ister: Özellikle başkalarının yanında onu susturmayın, anlattıklarını dinleyin.

10- Çocuklar önemsenmek ister: Başkalarının yanında onu "TAKDİR" edin, beğendiğiniz davranışlarını fark ettiğinizi, beğendiğinizi anlatın.

11- Çocuklar destek ister: Sizlerden yaptıkları olumsuz şeylerin şikâyetini değil, olumlu davranışlarının övülmesini isterler.

12- Çocuklar tutarlılık ister: Onların ruh hali sık sık değişen, neye ne tepki göstereceği belli olmayan değil, tavırları ve doğruları belli olan anne-babalara ihtiyaçları vardır.

Ara

HEDEF BELİRLEMEDE AİLE DESTEĞİ NASIL OLMALIDIR?

KARAYI GÖREBİLMEK

"4 Temmuz 1952 Günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu'na dalarak, Catalina Adası'ndan 30 km. batıdaki Kaliforniya'ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı, Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi'ni her iki yönde geçen ilk kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu. Köpek balıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Sonra dayanamayıp bırakmak istedi. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştıklarını ve devam etmesini söyledilerse de o, sudan çıkmakta kararlıydı.

Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı: "Karayı görebilseydim, başarabilirdim!""

Vazgeçmesinin sebebi ne yorgunluk ne de soğuktu. Tek sebep sis yüzünden karayı görememekti."

Çocuklarımızın hedef belirleyebilmeleri için kendilerini tanımaları, karar verme, sorumluluk alma becerisine sahip olmaları gerekmektedir. Bu özelliklere sahip çocuk yetiştirebilmek için aileler;

* Öncelikle çocuğunun kendini tanımasına yardımcı olmalıdır. Yetenekleri, ilgi alanları, sahip olduğu güçler nelerdir?

* Küçük yaştan itibaren çocuğunun sorumluluk alma ve karar verme becerisini desteklemelidir. Bunun için;

* Yaş dönemine ve gelişimsel düzeye uygun sorumluluklar vermek,

* Kararları onun vermesini istemek, onu bu yolda desteklemek,

* Sonuçları düşündürmek, değerlendirmek, eleştirmek ve onun bunu yapmasını sağlamak,

* Yanlışlarını görmesine, yanlışlarını kabul etmesine yardımcı olacak analiz gücünü kazandırmak gerekir.

  HEDEFLERE ULAŞMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR?

Eski bir Çin atasözü şöyle der: "Balık tutmak amacıyla ırmağa gitmek yeterli değildir, yanınızda ağ da götürmelisiniz."

Plansız hedef sadece bir düştür. Hedefe ulaşabilmek için planlı olmak, planlı olabilmek için de zamanı iyi kullanmak gerekmektedir. Hedefe ulaşmada zaman yönetimi çok önemlidir.

Zaman paha biçilemez bir kaynaktır ve geri çevrilemez. Birçoğumuz zamanın bize yetmediğinden şikâyet eder dururuz. Bunun nedeni önceliklerin sıralanmaması ve zamanın iyi planlanmamasıdır.

Zaman zaman çocuklarımızın da benzer şikâyetlerde bulunduğuna şahit olmuşuzdur. Okuldan eve geldikten sonra oyun oynamaya, televizyon izlemeye, ödev yapmaya zaman kalmadığından yakınırlar. Oysa belirli bir plan çerçevesinde yapmaları gereken görevleri planlamaları halinde her şeye vakit kalacağını görecekler. Bu nedenle bizlere düşen görev onların kendilerini planlamalarına ve zamanı iyi kullanmalarına yardımcı olmaktır.

Ara

Ara

Ara

Ara

     OKULA BAŞLARKEN...

     Değerli Anne ve Babalar,

     Çocuğunuz için olduğu kadar, sizin için de yeni ve heyecanlı bir dönem başlıyor! Okul, çocuğun gelişiminde önemli adımlardan biridir. Okula başlama, çocuk için yeni ve karmaşık bir sosyal çevreye uyum sağlamak, birey olarak toplumda yer almak, dış dünyaya açılmaktır.Okul sürecinin başlamasıyla çocuğunuzda kişiliğini kazanmaya yönelik çabalar artar. Çocuğunuz sizi ve başkalarını etkiler. Psikolojik olarak sizden ya da başkalarından etkilenir. Çocuğunuz kendi iç zenginliği ile artık çevreye daha fazla açılmaya başlar. O güne kadar sadece anne ve babası kardeşi ve kendisi varken, artık dünyada başkalarının da olduğu bilincine varır.

     Okula gittiğinde sınıf arkadaşları, çevresi ile çocuğunuz hızlı bir sosyal gelişim sürecine girer. Çocukta meydana gelen değişimleri fark edebilmek için öncelikle çocuğun gelişim dönemlerinin özelliklerini bilmek faydalı olacaktır. Okul ve aile, bireylerin eğitiminde birbirlerini tamamlayan oldukça önemli kurumlardır. Çocuk, aile ve ev ortamının dışında ve ondan farklı olan yeni bir ortama girme, "okula" başlama göreviyle erken yaslarda karşı karşıya kalır. Çocukların büyük bir kısmı okula uyum sağlarken, bir kısmı da uyum sağlamada zorlanırlar. Okula uyum sağlamada zorlanan çocuklarda yaygın olarak görülen temel problem okul korkusudur.

    Okul korkusu, okula uyum sağlamada zorluk çeken çocuklarda korku, aşırı öfke, açık bir neden olmaksızın kendini iyi hissetmemeyle ilgili şikâyetlerle ortaya çıkan, anne- babanın bilgisi dâhilinde evde kalma isteğidir. Ayrıca kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi ya da bu konuda isteksiz görünmesidir. Okul korkusu daha ziyade çocuğun okula giderken annesinden ayrılmaya verdiği bir çeşit ayrılma endişesi tepkisidir. Çocuk anaokuluna ve ilkokula giderken böyle bir tepki gösterebilir.

Okulun ilk günlerinde bazı sorunların yaşanması mümkündür ve doğaldır. Çocuğun okul çağına dek içinde yasadığı ve uyum sağladığı, kendini kabul ettirdiği ev ve anaokulu ortamından ayrılarak değişik özellikler taşıyan farklı bir ortama geçişi çocuk ve aile için belli bir uyum süreci gerektirir.

Okul hayatının başlangıcı çocuğun yaşamının dönüm noktalarından biridir.

Bazı çocuklar bu dönemi çok rahat bir şekilde geçirebilir. Ancak, başlangıçta çeşitli sorunların yaşanması olağan karşılanmalıdır.

Tek ilgi ve konu merkezi "okul" olarak düşünülmemeli, kaygıyı giderecek farklı, kendisini rahat hissettiği sosyal faaliyetlere yönlendirilmelidir.

Yeni kurallar, yeni tanıştığı öğretmen ve arkadaşlar, üstleneceğini düşündüğü görevler çocuğun uyum sağlamasını güçleştirebilir. Okula başlarken, çocuğun zihinsel olarak hazır olmasının yanında sosyal ve duygusal yönden hazır olması da önem taşır. Okula başlamadan önce ailenin okul hakkında çocuğa vereceği bilgiler çocuğu çok yüksek beklentilere yöneltecek türde olmamalıdır. Çocuğa önyargısız ve gerçekçi bilgiler verilmelidir.

İLKOKUL ÖNCESİNDE DE OKULÖNCESİ EĞİTİME BAŞLARKEN...

Okul, sosyalleşme sürecinde ilk toplumsal kurumdur. Burada alacağı eğitim, çocuğun ruhsal ve toplumsal bakımdan gelişmesine, kendisini geliştirecek beceriler kazanmasına, toplumla uyum sağlayabilmesine yarar. Mutlu olabilmesi için gereksinim duyacağı çeşitli yaşam becerileri geliştirmesine katkı sağlar.

Okul süreciyle birlikte çocuğunuzda kişiliğini kazanmaya yönelik çabalar artar. Çocuğunuz sizi ve başkalarını etkiler. Psikolojik olarak sizden ya da başkalarından etkilenir. Çocuğunuz anaokuluna gittiğinde sınıf arkadaşları, sınıf öğretmeni, diğer sınıflardaki çocuklar, diğer sınıfların öğretmenleri, okul müdürü, arkadaşlarının anne ve kardeşleri ile hızlı bir sosyal gelişim sürecine girer. Çocuğunuz kendi iç zenginliği ile artık çevreye daha fazla açılmaya başlar. O güne kadar sadece anne babası, kardeşi, kendisi ve ailenin görüştüğü yakınları varken artık dünyada başkalarının da olduğu bilincine varır.

Okulun ilk günlerinde bazı sorunların yaşanması mümkündür ve doğaldır. Çocuğun okul çağına dek içinde yaşadığı ve uyum sağladığı, kendini kabul ettirdiği ev ortamından ayrılarak farklı bir ortama geçişi çocuk ve aile için belli bir uyum süreci gerektirir. Ayrıca anaokulu, çocuğun gelişim dönemi özellikleri gereği eğitici ve eğlendiricidir de. Aşağıda bu süreçte size yardımcı olacağını düşündüğümüz öneriler yer almaktadır.

BU DÖNEMDE...

- Çocuk bu dönemde, ileride kendisine başarı getirecek çok önemli bir şeyi yaşayarak öğreniyor: Özgüveni...

-  Çocuk bu dönemde, ileride kendisine yardımcı olacak önemli bir şeyi keşfediyor: Yeteneklerini...

-  Çocuk bu dönemde, kendi yaşıtlarıyla birlikte olabilmesini sağlayan çok önemli bir yeteneğini geliştiriyor: Paylaşmayı...

-  Çocuk bu dönemde, kendisi için gerekli olan bir özelliğini geliştiriyor: Cesaretli olmayı...

Ara